Paylaş !

Okuyan Kişi Sayısı : 1.952

1988’de TRT’nin Çanakkale zaferi programında,

Atatürk’e yer verilmedi.

Bu, sonradan olacakların habercisiydi.

Aynı topa girmeyen SAĞın – SOLun yobazları,

Ağız birliği yaptı; birleşti.

Atatürk anılmadı ya,

Zil takıp oynamalar başladı.

Dediler ki

“Program tarih yanlışlığı yapmadı,
18.03.1915 günü noktalanan muharebelerde böyle bir isim yoktur;
Daha sonra yapılan kara savaşlarında da O,
Sadece bir yarbaydır.“

Biri dedi ki;

Atatürk’e yer verilmemesi programın inandırıcılığını artırdı,
Yanlışlarla beyin yıkamanın zamanı geçmiştir.

Hatta biri dedi ki;

İllaki birinin adı geçecekse bu sultan V. Mehmet Reşat olmalıdır;
Çünkü zafer, onun idaresi altında kazanılmıştır.

Dediler ki utanmadan;

Mustafa Kemal’in tümeni, yedeğin yedeği idi …

Padişah adına ordular Enver Paşanın emrinde çalıştı …

Kemal paşa, kara harplerinde geri planda çalıştı,
Sadece 1887 subaydan biriydi;
Rütbesinin üzerinde albaylar, paşalar vardı …

Münevver insan Çetin Altan :

“Çanakkale zaferse şayet,
Bunu Alman generali Liman Von Sanders’e ait olması gerekir.“

Ona göre resmi tarih yazımı,

Sonradan kendine göre biçimlendirmişti;

Çanakkale savaşlarını …

Münevver insanın oğlu Ahmet Altan topa girdi,

Ne de olsa memlekette bir şeylerin hazırlık günleri idi :

“Çanakkale’de yarbay rütbesiyle komuta kademesinde 17. sırada (?) olmasına karşın;
Resmi tarih onu gerçek kahraman göstermiştir.“

Aynı programda Prof. Dr. Ergün Aybars hocam,

Ahmet Altan’a, tarihi bir yanıt verdi.

Ne hikmetse,

12 dakikalık bu tarihi ağız payı sansürlendi.

İzleyiciye gösterilmedi.

Yeter ki;

Mustafa Kemal’e zaferden pay düşmesin !

Gerçek şudur kardeşim …

Alman generali Liman von Sanders,

Çıkartmanın başlayacağı sabah Gelibolu’daki karargahında değil,

Saros adasında idi.

Giderken kimseye de karar yetkisi de vermemişti.

Bu nedenle M.Kemal,

Kimseden emir almadan saat 05.10 da tek başına harekete geçti.

Arkasında donanmanın top desteği olan,

Anzak çıkartma birliklerini kıyıya hapsetti.

Artık sabah 08.00’den itibaren,

M. Kemal’in tümeni yedeğin yedeği falan değil;

Savaşın sonuna dek muharip ( muharebe eden ) birlik haline geldi.

Yıllardır ağız birliği yapan bu ayak takımının,

Yarbay diye küçümsediği M. Kemal;

Beş hafta sonra Albay oldu.

30 Nisan’da göğsünde,

Gümüş İmtiyaz Madalyası oldu.

Daha sonra Mehmetçiğin kanıyla ve kendi bileğinin hakkıyla,

Çanakkale muharebe alanında;

Çifte kılıçlı altın ve gümüş liyakat madalyaları onun oldu.

8 Ağustosta,

Anafartalar Grup Komutanı oldu.

Emri altına 3 kolordu verildi.

Bu ordu komutanlığına eş değer bir komutanlık demekti.

Çanakkale savaşı sırasında Alman generali Liman von Sanders dışında hiçbir komutan, bu kadar uzun zaman bu kadar birliğe ve bu kadar geniş bir alana komuta etmedi. (1)

Bana inanmıyorsanız,

Eski Sultan Abdulhamit’e inanın. (2)

Diyordu ki;

“Hayatımın en karalık günlerini bu devrede yaşadım.”
…
Her fırsatta cepheden haber almaya çalışıyordum.
İşte bu sırada rabbime şükürler olsun ki,
Ummaya bile cesaret edemediğim zafer haberi ulaştı.
Bu büyük zaferi,
M. Kemal bey adında bir miralay (albay) kazanmış.
Allah, devletime hizmeti geçenlerden razı olsun.

( Sultan Abdulhamit’in hatıra defteri s.158)

Rahmetli Turgut ÖZAKMAN ve Atatürk,

Emperyalizm‘in bu kirli ayak oyunlarına en güzel iki yanıtı verdiler.

Özakman hoca,

Her türden fikir yobazına yazdığı;

O muhteşem kitaplarıyla ..,

Diğeri Gazi Paşa,

Göğsünden hiç çıkartmadığı çifte kılıçlı altın liyakat madalyasıyla …

Ruhları şad olsun.

Çanakkale Zaferinin 107. yılı kutlu olsun

K A Y N A K Ç A

(1) TURGUT ÖZAKMAN, Vahidettin, M.Kemal ve Milli Mücadele, Bilgi yayınevi. Ankara, 2015, s.112.