Yazı

CUMHURİYETİN 100. YILINDA EMPERYALİST BİR DAYATMA. TEOKRATİK DEVLET Mİ? EYALET SİSTEMİ Mİ?

Paylaş !

11 Kasım 1938 günü

Sabah saat 09.00 da TBMM,

Gazi Kemal Atatürk‘ün yerine İsmet İnönü’yü;

Cumhurbaşkanı olarak seçti.

Her nedense,

11 yıl içişleri bakanlığı yapan Şükrü KAYA ile

Kesintisiz 13 yıl dışişleri bakanlığı yapan Tevfik Rüştü Aras‘ın istifası istendi.

Oysa Aras

Gazi’nin

Komşu ülkelerle iyi ilişkiler ve hegemonyacılığa karşı çıkma” esasına dayalı

Türk dış politikasının sözcüsü olduğu kadar,

İstiklal harbinde

Hem mecliste

Hem de cephede üstün hizmet gösterdiği için;

Kırmızı – yeşil şeritli İstiklal Madalyası alan

Atatürk’ün 24 arkadaşından biriydi.

Daha Ekim 1939 da

Türk – SSCB dostluk ve tarafsızlık anlaşması yürürlükte iken

Türkiye ile İngiltere, Fransa arasında

“İttifak ve yardım anlaşması” imzalandı.

Rusya’da, Türkiye’yi

Batılı “Emperyalist ülkelerle işbirliği yapmak ve onlara alet olmakla” suçladı.

1945‘e kadar bekledi.

Boğazların kontrolü yanında, Kars ve Ardahan’ı istedi.

Çünkü Kemalizm’in özü ile şekillenen

Komşu ülkelerle iyi ilişkiler ve hegemonyacılığa karşı çıkma” esasına dayalı

Türk – Rus tarafsızlık anlaşması,

Atatürk’ün sağlığında atılan bir imza ile 1945‘e kadar uzatılmıştı.

Bizimkiler, hemen Amerika‘ya koştular

Savaş yorgunu ABD ve İngiltere,

Kendisine gelen Türk heyetine sırtını çevirdi;

Yanıt basitti :“Ruslarla anlaşın.” denildi.

Oysa aynı Rusya,

1936 da

Boğazlardaki Türk egemenlik hakkını sorguladığında,

Atatürk gereken cevabı layıkıyla vermişti.

Ama artık devir,

Atatürk’ün devri değildi.

Doğu Akdeniz ve Doğu Avrupa’nın emperyal paylaşımda anlaşan ABD ve Rusya,

Tavşana kaç – tazıya tut oyununu oynarken;

ABD kongresinde kabul edilen,

75 sayılı yasa ile

Atatürk sonrası, Türk devletinin geleceği de şekilleniyordu.

“Yunanistan ve Türkiye’nin özgürlüğü korunmalı” idi.

“Bu sadece onların değil,

ABD’nin de güvenliği ve barışın korunması içinde gerekli idi”

Yoksa,

“Amerika’nın Akdeniz’deki petrol menfaatleri tehlikeye düşecekti.”

Ne de olsa,

Üç kıtanın ortasındaki Türkiye üzerinden;

Kara, hava ve deniz ticaret yollarının denetimi sağlanabilecekti.

İslamiyet‘in Rusya’ya karşı kalkan olabileceğini düşünen ABD başkanı Truman’a göre,

Komünizmi Çevreleme Stratejisi‘nin bir parçası olarak

Hür dünya ve bağımsızlık” söylemleri kadar;

Dini motivasyonun da kullanılması” da gerekli idi.

Böylelikle komünizm,

“Dinsizlikve ülkeye “ihanetle” eş anlama gelecekti.

Türkiye,

Daha 1947’de

Sözde “Ulusal bütünlüğünü, bağımsızlık ve hürriyetini korumak için

Atatürk’ün istiklal-i tam prensibinden vazgeçti.

ABD’nin güdümüne girdi.

Tüketebildiğinden daha çoğunu üreten ABD,

Haklı olarak ürettiğini satabileceği;

“Kendi hükümetlerine sahip sömürgelere” sahip olmak istedi.

1900’lü yılların başında

“Amerikan kapitalizminin temel hedefi, bütün zayıf ülkelerin
hammaddeleri ve ulusal pazarlarını kendisi için birer açık kapı olarak tutmaktır.
Bunun için diplomasi ve gerekirse zor kullanılmalıdır”

Diyen ABD,

Rusya’ya karşı,

“SSCB’nin çevresindeki kuşağı askerî yönden güçlendirme” projesi

Yıllar içinde gelişti güçlendi.

Böylelikle ABD,

Rakibi Rusya çevresinde iğdiş ettiği

“Kendi hükümetlerine sahip sömürgeleri

Hem ekonomik açıdan,

Hem de askeri ve siyasi açıdan;

İstediği gibi kullanmak istedi.

Güneye yayılmasını önlemek için,

Yunanistan ve Türkiye’nin SSCB’den uzak tutulması,

Gerektiğinde bu iki ülke arasına nifak sokulması;

Hatta topraklarının kullanılması başlıca strateji idi.

Aynen de öyle oldu

ABD vatandaşı yaşamasına karşın,

İskenderun ve Adana’da 1940’lı yıllarda

Konsolosluk kurulması talebinde bulunuldu.

Türkiye,

1952’de Nato’ya girdi.

ABD, modernize adı altında,

Türk ordusunu dizayn etmeye başladı.

Atatürk’ün yanında,

Türk İstiklal Harbine katılan kuvvacı subaylar;

‘Alaylı’ diye ordudan ayıklandı.

Bizimkiler o kadar uyumlu çalıştılar ki

ABD’li yetkililer için Türkiye’de harcadıkları fon,

Başka ülkelere göre iki kat başarılıydı. (1)

Ölümü üzerinden sadece 10 yıl geçmişken

Ve büyük Atatürk için “Bir Türk dünyaya bedel” (2) iken;

ABD emelleri için eğitilen,

On Türk askerinin maliyeti;

Ancak bir ABD askerine eşitti.

14 yıl önce konsolosluk talebinde bulunmuş olan ABD,

Adana’da incirlik üssünü kuruldu.

Burası yüzmeyen uçak gemisi oldu.

Yeşil kuşak projesi 1979’a kadar tıkır tıkır işledi

ABD, 1979’da İran‘ı yitirdi.

İran Şahı Pehlevi,

Emperyalizm ile aynı yatağa girilmenin bedelini;

Halkına,

Teokratik faşist bir devlet hediye ederek ödedi.

Carter’a göre Afganistan,

Sovyetlerin petrol yataklarının kontrol politikasının bir ayağıydı.

Aynı yıl Sovyetler bu ülkeye de girdi.

Böylelikle yeşil kuşağın, doğu kanadı düştü.

Sovyetlere karşı, Afgan mücahitlere verilen silahlar;

Mevcut Afgan hükümetine, sonra da birbirlerine döndü.

Afgan topraklarında, emperyalizmin bebeği,

Taliban adı altında teokratik faşist bir rejim doğdu.

Ya Pakistan ?

Muhammed Ali CİNNAH,

Atatürk’ten esinlenmişti.

Ölümünden sonra her dine özgürlük kavramı terkedildi,

Ülke etnik ve mezhepsel ayrılıklar batağında;

Bir suç merkezi haline geldi.

Pakistan,

İleri de Taliban’a dönüşecek yapıya;

Hem medrese açarak,

Hem de Sovyetlere karşı ABD silahlarını ulaştırarak destek verdi.

Artık ülke,

Taliban’a para akıtan,

Kara para, uyuşturucu, silah, kaçakçılık merkeziydi.

Laik rejim terkedildi,

Tecavüz vakalarının bir çoğu,

Dini eğitim veren;

Hatta Taliban’ı yaratan medreselerde gerçekleştiği,

Teokratik faşist bir rejim doğdu.

Oysa “Hür dünya ve bağımsız” dünyanın,

Komünizmi Çevreleyen yeşil kuşak projesinin batı ayağı Türkiye;

Dimdik ayaktaydı.

Proje,

ABD’nin bizim çocuklar dediği;

12 Eylül’ün cahil paşalarınca,

Türk – İslam sentezi adı altında ile desteklendi.

Bizim çocuklar,

Sağ – solcu vatanseverleri ezdi geçti;

İşkenceden geçirdi.

Hiç birisi,

Devlet içinde yuvalanan ve ileride gazi meclisi bombalayacak olan

Atlantik ötesi yapıyı görmedi.

Cumhuriyeti korumakla görevli olanlar

“Alnı secdeye varanlarla” uğraşmak istemedi.

1 Mart 2003 teskeresi ardından,

Türk askerinin kafasına çuval geçirildi.

Bu,

TSK’e ileride indirilecek balyozun habercisiydi.

Bizimkiler en iyi tahminle,

Tarih bilincine sahip olmadıkları,

İran, Afganistan ve Pakistan’dan ders alamadıkları için;

Belki de toplumu,

Sivil Toplum Kuruluşları ile dönüştürüp;

Teokratik bir devlet kurmak istedikleri için,

BOP EŞBAŞKANLIĞI‘na (3) soyundular.

Sonra gelinen nokta malumdur

Monroe, Washington, Wilson, Truman, Marshall, Eisenhower, Nixon, Carter, Reagan, Bush

doktrinleri sonrasında;

100. yılında,

İçinde bulunduğumuz Anadolu coğrafyasında,

Bombalandıkları için gelmeyen,

Gelmeleri için bombalanan milyonlarca sığınmacı ile;

Ulus devlet ülküsünden uzaklaştırılarak;

Öz yurdunda parya haline getirilmek istenen Türk ulusu;

EMPERYALİST BİR DAYATMA İLE KARŞI KARŞIYADIR.

Cumhuriyeti kuran Türkiye halkı

Bir yanda,

Sözde üniter, anti laik bir parti ile;

Diğer yanda,

Sözde laik, üniter olmayan bir parti yönetimi arasında sıkıştırılmıştır.

Oysa gazinin kurduğu TÜRK DEVLET‘i,

MİLLİ – LAİK – ÜNİTER CUMHURİYET üzerinde inşa edilen;

Bir ULUS DEVLETTİR.

Cumhuriyeti kuran Türkiye halkı, (4)

Cumhuriyetin 100. yılında en az kötü olanı değil;

Bir üçüncü tercihi işaretleyebilecek,

İmkan ve kabiliyete sahiptir.

Bu,

İSTİKLAL- İ TAM ve TÜRK DEVRİMİ ile ifadesini bulan;

Gazi Kemal ATATÜRK’ün ilke ve fikirlerini benimseyen,

Siyasi bir birlikteliktir.

Kaynakça

(1) Levent Kalyon, TRUMAN DOKTRİNİ ÜZERİNE BİR ANALİZ, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/84525

(2) Atatürk ve Unutulmaz Anıları, Ahmet Gürel, Bülent Türker, Nisan 2009

(3) ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ne dönersek Büyük Ortadoğu kavramıyla, Kuzey Afrika ülkeleri, Türkiye ve Filistin’i kapsayacak şekilde Basra Körfezi, Arap yarımadası, Kafkasya ve Orta Asya ülkelerini kapsayan bir bölge kastedilmektedir.

(4) Afet İnan, Medeni Bilgiler, s.18

KEMALİZM MİLLİ İDEOLOJİMİZDİR



5816 Anma Atatürk Başucu Kitapları Cemil ÖZ CHP Cumhuriyetçilik Devletçilik Devrimcilik Diyanet İşleri Başkanlığı Ermeni Mezalimi Halkçılık Hukuk Kemalin Askerleri Kemalizm Laiklik Megali İdea Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN Prof. Dr. Ergün AYBARS Tarih Turgut Özakman Türk Modernleşmesi Türk İstiklal Harbi Ulusçuluk İzmir İzmir'in İşgali İzmir Barosu


Diğer Yazılar İçin

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir